14 Aralık 2024 Cumartesi
“Kara para aklama” ve “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçlarından yargılanan Dilan Polat’ın yılbaşı konsepti tartışmalara neden oldu. Daha önce yakınlarımızın yardımı ile geçiniyoruz açıklaması yapan ünlü fenomenin evini yılbaşı konsepti ile süslemesi için organizasyon firmasına yüz binlerce lira ödeme yaptığı ileri sürüldü. Polat’ın evini görenler ” Bir kaç gün önce çarşafa girmişti. Şimdi Noeli kutluyor. Bu Dilan Polat’ın kafası çok karışık” yorumlarını yaptılar.
DurakMedya’dan Mustafa Barış Durak’ın haberine göre ünlü fenomen Dilan Polat evini Noel’e hazırlaması pahalıya mal oldu. “Kara para aklama” ve “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçlarından yargılanan ve devleti 295 milyon lira vergi kaybına uğratmakla suçlanan Polat çiftinin, sosyal medyada devam ederken ünlü isim paylaşımları ile konuşulmaya devam ediyor.
250 bin TL ödenmiş
Evini yılbaşı partisine hazırlamak için şaşalı bir Noel konsepti seçen ünlü fenomenin organizasyon firmasına 250 bin TL ödeme yaptığı ileri sürüldü. Daha önce yakınlarımızın yardımı ile geçiniyoruz açıklaması yapan ünlü fenomenin evini görenler ” Herkese Dilan Polat gibi yakın versin Baksanıza evini süsleme yardımında bile bulunmuş ” yorumlarını yaptılar.
Kara çarşaf giymişti
Öte yandan Dilan Polat’ın bir kaç gün önce kara çarşaf giyip, Kuran-ı Kerim okurken paylaşımlar yapması eleştirilere neden olmuştu. .
Buğra Uğur,Uğur Etiler ve Fevzi Çankaya’nın kurmuş olduğu BUF opera grubunun 5. konseri gerçekleştirildi. Kadıköy Yel Değirmeni Sanat Merkezinde yapılan opera konserine İstanbullu sanatseverler yoğun katılım gösterdi. Opera konserinde yabancı eserlerin yanı sıra yerli eserler de büyük ilgi gördü.
DurakMedya’da yer alan habere göre BUF opera grubunun konseri büyük ilgi gördü. Yel Değirmeni Sanat Merkezinde yapılan opera konserine Kadıköy Gençlik Sanat Merkezi müdürü Nebahat Arslan ve çok sayıda sanatsever katıldı. Konser öncesi bir açıklama yapan The BUF Project kurucuları : ” Bu opera grubunu kurma amacımız operayı daha eğlenceli hale getirmek, gençlere operayı sevdirmektir. 2022 yılında kurulan The BUF Project grubumuz belirli aralıklarla ücretsiz konser vermekteyiz” dediler.
Aynı zamanda Kadıköy Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren Gençlik Sanat Merkezinde görevli olan Fevzi Çankaya,Buğra Uğur,Uğur Etiler, Erdem Muallaoğlu,İrem Büşra Bayır tüm gençleri sanata davet ettiler. Başarılı opera hocaları sanat merkezinde çocuklara ücretsiz şan dersleri ve konservatuvara hazırlık dersleri verdiklerini de sözlerine eklediler.
Hoş buldum Yağmur Hanım. Ben Özge Güngör. 42 yaşına girmeme sayılı günler kaldı. Anne olmanın ve yazarlığın yanı sıra, bir mobil oyun firmasında çalışıyorum. Hayâl kurmayı çok seviyorum; bazen kendimi başka bir ülkede, şehirde, bambaşka bir sokakta buluyorum. Doğayı, denizi, keşfetmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi hayatımın bir parçası olarak görüyorum. 3 kişilik çekirdek bir ailem var. Evimizde evcil bir hayvanımız yok ama bahçe katında oturduğumuz için pek çok kedi bizim sayılır, penceremizin önü hiç boş kalmaz.
Masallara olan ilgim, çocukluktan geliyor. Adile Naşit’in Alo Masal hattını arar, telefon faturasında büyük bir paya sahip olurdum. Yazmak ise hep hayatımdaydı, ama zamanla şekil değiştirdi. Gençlik yıllarımda duygularımı yazıya dökerek ifade ederdim. Günlükler tuttum, şiirler yazdım ve bu süreçte kalemimi kullanmayı, kendimi yazarak ifade etmeyi çok sevdim. Çocuklar için yazmaya da 2019 yılında pandemi zamanında başladım. Bir gün içeriden gelen televizyon sesinde, bir TV programında, uzayda biriken çöplerin artık temizlenmesi gerektiğinden bahsediliyordu. Bu çok çok önemli konu benim fantastik yönümü tetikledi sanırım ve bir anda uzay çöpleri ile ilgili bir hikâye yazmaya başladım. Yazdım ve aslında öylece kaldı. Bir kitaba dönüşmesini çok istiyordum ama nereden başlayacağımı bilemiyordum. Bununla birlikte çizemiyordum da. Hikâyem hazırdı ve bir masal kitabına dönüşmeliydi. Ama nasıl? Kolları sıvadım ve ilk iş olarak bir çizim atölyesine katıldım. Sevgili Gonca Mine Çelik’in 1 ay süren atölyesinde çizimimi geliştirdim. Fakat çalışma hayatı yoğundu ve çizime yeteri kadar vakit ayıramadım. Bazı yollar bizi Alice gibi bambaşka kapılara çıkarıyor. Beni de öyle yaptı. Atölyede tanıştığım ve çizimine bayıldığım Selin Yaprakdal’a teklif yaptım, “Gel sen çiz hikâyemi” dedim. Böylece ilk kitabım Uzay Çöpü Toplayıcısı Gubi benim hikâyem ve Selin’in çizimi ile dünyaya gözlerini açtı.
Sonra bir akşam yine birden sihirli bir kapı açıldı ve ben bir anda Deniz Kabuğu Toplayıcısı’nı yazdım. Gerçekten çok beklenmedik bir şeydi. İlham geldi denir ya, gerçekten öyle oldu. Geldi ve yazdım. Hikâyede bir deniz kabuğunun içinde dalga seslerini saklama fikriyle; çocukların hayâl gücünün sınırsızlığını anlatmak istedim. Bu masalda hayâl gücü, keşif duygusu ve arkadaşlık temalarını ön plana çıkardım.
Gubi zaten ilk kitabın karakteriydi. 2. Kitapta Gubi yeni macerasında Noan’la tanıştı. Noan ismini şimdi düşününce ilkokuldaki sıra arkadaşım Noyan’dan esinlenmiş olabilirim. Noyan kendi evlerinin penceresinden gördüğü ayın renginin mavi olduğunu söylerdi. Buradan da bir hikâye çıkabilir bence bir gün. İyi ki tanıdım seni Noyan, iyi ki Noan’a dönüştün.
Çocuklarla aram çok iyi. Özellikle bu aralar çok daha iyi. Deniz kabuğu toplayıcısı ilk basıldığında çok yakın arkadaşlarım hemen çocukları için birer tane edindiler ve miniklerimin geri dönüşleri beni çok mutlu etti. Ellerinde kitabı gördüğüm her an ya da bir deniz kabuğunu kulağına götürüp dinlemeye çalışıp bunu benimle paylaştıkları her an benim kalbimde kelebekler uçuşuyor. Aramızda böylesine sihirli bir bağ olmasını çok seviyorum ve bu kitabın onların kalbinde eşsiz bir yere sahip olmasını diliyorum.
Gubi’nin 3. Macerası için hikâye neredeyse hazır. Bunun dışında kendi sınırlarımı da keşfetmek için, sosyal medyada çizerlerin yaptıkları bazı çizer etkinliklerine kısa hikâyelerimle katılıp, kendi ufkumu genişletiyorum. Ve kendime yeni alanlar yaratıyorum. Böylece belki bazı masal uygulamaları için de keyifli ve kısa hikâyeler üretebilirim. Bu da benim için hem kalemimi besleyen hem de daha geniş gözlüklerle bakmamı sağlayan bir alan oldu.
Eric-Emmanuel Schmitt’in yazdığı ve Serap Babür tarafından Türkçeye çevrilen Ziyaretçi adlı tiyatro oyunu, Mi Entertainment ve Tiyatro Seyirlik ortak yapımıyla 16 Aralık’ta Kozzy Kültür Merkezi’nde prömiyer yapmaya hazırlanıyor. Oyunun yapımcılığını Mutlu İgdi üstlenirken, yönetmen koltuğunda Berfin Zenderlioğlu oturuyor. Dramaturji çalışması ise Irmak Bahçeci’ye emanet.
Başrollerde usta sanatçılar Hüseyin Avni Danyal ve Erdal Küçükkömürcü’nün yer aldığı oyunda, genç yetenekler Merve Dağlı ve Yusuf Nebioğlu da performanslarıyla ekibe katkıda bulunuyor.
Oyunun Konusu: Ziyaretçi, izleyiciyi II. Dünya Savaşı’nın öncesindeki zorlu bir döneme götürüyor. Avrupa’nın üzerine karanlık bir gölge gibi çöken faşizm, Avusturya’yı da etkisi altına almıştır. Ünlü psikanalist Dr. Sigmund Freud, Viyana’daki dairesinde, bir yandan göç edip etmeme kararıyla boğuşurken, bir yandan da kızı için derin endişeler duymaktadır.
Freud’un huzursuzluğuna, kapısını sürekli aşındıran davetsiz misafirler eklenir. Ancak bu kez daha esrarengiz bir Ziyaretçi gelir ve Freud’un tüm değerlerini, inançlarını, mesleki sorumluluklarını ve ahlaki duruşunu sorgular.
Faşizm ve direniş, tanrı ve inançsızlık, insanlık ve zulüm gibi büyük çatışmalarla yüzleşen Freud, bu gizemli kişiyle gerçekleştirdiği seanslar sonucunda hayati bir karara varmak zorunda kalır. Ancak, bu Ziyaretçi kimdir? Gerçekten iddia ettiği kişi olabilir mi? Yoksa tüm bu yaşananlar sadece bir yanılsamadan mı ibaret?
“Bütün bir kent yanıp kavrulurken, insan bir kanaryayı kurtarmak için uğraşmalı mı?”
İnsan ruhunun en derin noktalarına dokunan bu sorularla Ziyaretçi, izleyicileri tarihin tozlu sayfalarında unutulmaz bir yolculuğa çıkaracak.
Prömiyer Tarihi: 16 Aralık 2024
Yer: Kozzy Kültür Merkezi
Yapım: Mi Entertainment ve Tiyatro Seyirlik
Yönetmen: Berfin Zenderlioğlu
Dramaturji: Irmak Bahçeci
Oyuncular: Hüseyin Avni Danyal, Erdal Küçükkömürcü, Merve Dağlı, Yusuf Nebioğlu
Kitabın yazarı Diş Hekimi Eda Tunçbilek, var ile yok arasında yaşadı. İçindeki fırtınalar bir tek özünü kasıp kavuramadı. ‘Bizim kitabımız’ dedi en sevgilisine. O’nu anlattığı için kızanları karşısına aldı, spirütüelliği anlattığı için kızanları da! Her zaman olduğu gibi sadece doğru bildiğini yaptı. Mevlevi torunuydu ve Aşk’tan başka bir şeye kıymet vermedi hayatında. O’na duyduğu aşk kadar tutkuluydu ilme dair her öğretiye. Ve yaşamak için yazması gereken yola da bu öğretilerin ışığında girdi. Tavrı, kelamı, ruhu sanattı. 22 yıl yaptığı mesleğine ara verdi. Davyeyi bırakıp kalemi aldı eline. Evrenselliğe inanırdı ilimde çünkü. Şimdi bu sebeple de İngilizceye çevrilmeye değer görülen romanının gururunu yaşamakta.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.